Son Yazılar

Haberler

2010-2017 YILLARI ARASI KİŞİ BAŞINA DÜŞEN GELİR ANALİZİ

Admin Nisan 26, 2018 Yorum Yap
Grafikte  verilen verilere göre 2010 yılı ile  2013 yılları arasında  kişi başına düşen  gelir rakamları artış  göstermiş. Ancak grafiğin  son 4 yılında  biraz fakirleştiğimiz görülüyor. Bu durumda  döviz  kurunun biraz da olsa  etkisinin  olduğunu düşünüyorum.   
Ülkemizde istihdam  politikalarının  geliştirilmesi ve  katma  değeri yüksek  olan  ürünlerin üretim alanında yapılan teşvikler ve  ar-ge  çalışmaları hem GSYİH rakamlarında hem de Kişi  Başına Düşen Gelir rakamlarında  önemli  oranda bir artışa yol açacağını düşünüyorum.
Devamını Oku..>

2010-2017 ARASI İŞSİZLİK ORANI ANALİZİ

Admin Nisan 25, 2018 Yorum Yap
       İşsizlik  oranları 2010 yılından 2013 yılına kadar  artış  göstermiş. 2016 yılında son 7 yılın en  yüksek oranına ulaşmış durumda.  2017 yılında  2016 yılına göre %1,5  gibi  bir düşüş gerçekleşmiş.  2018 yılında işsizliğin biraz  daha  düşeceğini düşünüyorum.                   
 Şimdi  işsizliğin  sebeplerine  biraz  değinelim. İşsizliğin  sebepleri:

 1-Ekonomik  Krizler 
1929 yılında yaşanan Büyük  Buhrandan  sonra dünya  genelinde büyük bir işsizlik oranı oluşmuştur. Türkiye'de de belirli dönemlerde  ekonomik krizler yaşanmıştır. 2000 yılı ve 2008 yılında  yaşanan  krizler  işsizlik  oranlarına etki etmiştir.

2-Teknolojinin  Gelişmesiyle  İşgücünün  Yerini  Teknolojinin  Alması 
Teknolojik gelişmelerden dolayı  ortaya çıkan işsizliği normal  olarak karşılıyorum. Ancak gerçekleşen  teknolojik gelişmeler  sürekli işsizliğe  sebep  olacak diye  bir durum söz konusu olamaz.  Yani Teknolojik gelişmelerden kaynaklanan işsizliği önlemek  için istihdam  politikaları  geliştirilirse işsizlik diye bir durumun  söz konusu olacağını sanmıyorum. Ülkemizde bu  durum  tarım  alanında oldukça fazla yaşanmaktadır. Buna yönelik  çalışmaların  yapılması ülke  ekonomisi açısından  büyük  önem taşımaktadır.

3-Nüfus  Artışı
Nüfus  artışı işsizliğe sebep olan  temel unsurlardan biridir. Ülkemizde  özellikle Doğu Bölgesinde ve kırsal  bölgelerde nüfus artışı oldukça yüksektir.  Bu nüfus artışından dolayı ortaya  çıkan  işsizliği  önlemek  için,  Doğu  Bölgelerimizdeki illeri yatırım teşvik programına alarak işsizliği önemli  ölçüde  düşürebiliriz.  Şu anda ülkemizde zaten teşvik programı Doğu Bölgesi ağırlıklı olarak oluşturuluyor.  Bu  durum ilerleyen dönemde ülke ekonomisine oldukça olumlu katkıda bulunacaktır diye düşünüyorum.

4-Yanlış  İstihdam  Politikasının  Uygulanması
Ülkemizde yaşanan  en büyük sorun bu olsa gerek diye  düşünüyorum.  Şöyle açıklayacak olursak;  ülkemizde belirli bir işi, o işte  uzman olan  kişilere değil de, o iş  ile alakası  olmayan ve  o  işten anlamayan kişilere bırakılması gibi  kötü bir  sistem  var.      Bu durumun  önlenmesi ve çözülmesi için  öncelikle eğitim sisteminde köklü değişiklikler yapılması gerektiğini  düşünüyorum. Bu değişiklikler yavaş  yavaş başlamış durumda  ancak bu  değişikliklerin hızlandırılması gerekiyor diye düşünüyorum.              Son olarak şunu belirtmek istiyorum;  ülkemizde başta üniversiteler olmak üzere, eğitim kurumlarında  verilen  eğitimin yetersiz ve başarısız olduğunu düşünüyorum. Ayrıca ülkemizde üniversitelerin bazı bölümlerinin  tamamen kapatılmaksızın kontenjanlarının düşürülmesi  gerektiğini  düşünüyorum.          *Ziraat Fakültesi, İİBF gibi fakültelerin bazı bölümleri (Bir İ.İ.B.F.’li olarak İ.İ.B.F.'  de şart olduğunu düşünüyorum.)  vs.

5-Özelleştirme  Yapılması 
Ülkemizin şu  anda  güncel  konusu olan "Özelleştirme"  mevzusu oldukça karışık bir durumdur. Özelleştirme işlemleri doğru yönlendirilirse  ekonomiye oldukça  olumlu getirisi olur ancak yanlış yönlendirilirse ülkede çok büyük  sorunlara yol açabilir. Mesela  zamanında  ülkemizde  devletin elinde olan TEKEL firması 2000 yılından sonra özelleştirilmesi  işlemlerine başlandı ve  nihayetinde özelleştirildi. Devlet  TEKEL firmasının özelleştirilmesi sırasında  işsiz  kalan işçileri devletin  farklı kurumlarında istihdam  ederek bu  durumu bir nebze de  olsa bertaraf  etmiştir.  Bu da  özelleştirmenin olumlu sonuçlanmasına katkıda bulunmaktadır.

 Şeker  Fabrikaları  ile  ilgili  şahsi  görüşüm 
AB ülkeleri ve ABD'ye bakacak olursak  hemen hemen  bütün  ekonomik faaliyetleri devletin  kontrolünde  olmak şartıyla  özel sektör üstlenmektedir.  Bende  Şeker Fabrikalarının  tamamının özelleştirilmesi  taraftarıyım. Ancak  bu fabrikalarının hepsinin aynı zaman zarfında  özelleştirilmemesi gerektiğini  düşünüyorum. Yani  bazı  Şeker Fabrikalarının  özelleştirilmesinin geciktirilmesi gerekiyor  diye  düşünüyorum.   İşsizlik  Oranları  ile  ilgili  son  cümlelerim Ülkemizin büyüme  oranları  son yıllarda  pozitif bir duruş sergiliyor. Ancak “Enflasyon Oranlarının” normal  seviyelerden  çok  yüksek çıkması istihdam  politikalarını  oldukça olumsuz  etkiliyor. Bu  yüzden  ülkemizde  ne kadar  yüksek büyüme oranı çıkarsa çıksın “Enflasyon Oranını”  düşüremezsek maalesef ki ekonomimize  önemli  boyutta etki edeceğini düşünmüyorum.

Devamını Oku..>

2010-2017 YILLARI ARASI DIŞ TİCARET AÇIĞI ANALİZİ

Admin Nisan 24, 2018 Yorum Yap
Dış ticaret açığı 2017 yılı  seviyesi  2010  yılı seviyesine  geri dönmüştür. Grafikte görüldüğü gibi dış  ticaret açığı 2016 yılında son 7  yılın  en düşük seviyesi olmuştur. Dış ticaret açığının  yüksek olması cari açığı yükseltmektedir.  Katma değeri yüksek ürünlerin üretilip ihraç edilmesi dış ticaret  açığını  düşürecektir  diye düşünüyorum.
Devamını Oku..>

2010-2017 YILLARI ARASI CARİ AÇIK ANALİZİ

Admin Nisan 24, 2018 Yorum Yap


Cari  açık; bir  ülkenin ithal ettiği malların  ihraç ettiği mallardan  fazla olması durumudur.
2011 yılı cari  açık rakamları  son  7  yılda  en  yüksek rakamlara  ulaşmış  durumda.                    2017 de cari  açık rakamları yükselişe geçmiş görünüyor.
Şahsi  görüşüm 2018 yılında cari açık  rakamlarının 45 milyar dolar seviyesini zorlayacağını  düşünüyorum.
Dış ticaret açığı ve döviz  kurundaki artışlar cari açığı en çok  etkileyen etkenlerdir. Bir ülkede  cari açığı düşürmek için katma değeri yüksek mallar üretmek gerekir. Ülkemizin dışa  bağımlılığı  maalesef  ki biraz yüksek. Ama dışa  bağımlılığı azaltmak  için oldukça  sıkı bir çaba  sergiliyoruz. Gerçekleşen teknolojik gelişmeler geleceğe umutlu bakmamızı sağlıyor.  Eğer bu  gelişmeler  duraksamadan  devam  ederse  ilerleyen 10  yıl ve 20 yıl  içerisinde  dünyanın gelişmiş ülkeleri arasında  yerimizi alacağımızdan hiç şüphem  yok.   Her zaman dile getirdiğim şu öneriyi tekrar belirtmek istiyorum.
"Bir  ülkeyi  gelişmiş ülkeler  arasında görmek  istiyorsanız,  öncelikle  o  ülkede yaşayan insanlara  kendi ürettikleri ürünleri sevdirmekle başlamalısınız."(Kişisel  görüşümdür.)
Devamını Oku..>

2010-2017 YILLARI ARASI ENFLASYON ORANLARI ANALİZİ

Admin Nisan 23, 2018 1 Yorum

Yukarıda oluşturduğum tabloda  görüldüğü  gibi,  enflasyon  oranları birbirini  takip  eden yılların çoğunda  genellikle yükseliş  göstermiş.  2012 yılından itibaren yavaş yavaş artışlar başlamıştır.  2010 yılı  enflasyon  oranı 7 yıl  içerisinde  neredeyse  2 katına çıkmış. Bu durum gerçekten  çok sıkıntılı  bir durum. Enflasyon oranlarının yükselmesine iki  durum sebep olur.                            Bunlar :                                                                                (1) Toplam talep, toplam arzdan fazlaysa  fiyatlar yükselir.                                         
(2) Üretim maliyetleri  artıyorsa fiyatlar yükselir.      Bu iki durumun oluşmasında en  büyük  sebeplerden  biri olarak "Döviz Kurundaki Artış" diye düşünüyorum.  Çünkü  dövizdeki artış "Üretim Maliyetlerini"  oldukça yükseltmektedir. Dolayısıyla  bu durum mal ve hizmetlerin fiyatlarında  artışa  sebep oluyor ve enflasyon  yükseliyor. Enflasyonla  mücadelede doğru  politikalar bulunup uygulanırsa birkaç yıl içinde bu oranın  deflate edilip  normal seviyelere getirileceğini düşünüyorum. Ama  enflasyondaki oranının en  az bir yıl  daha yüksek  oranda  seyredeceğini  düşünüyorum
Devamını Oku..>

2010-2017 YILLARI ARASI DÖVİZ KURU ANALİZİ

Admin Nisan 22, 2018 Yorum Yap

Yukarıda oluşturduğum grafikte görüldüğü gibi  $ bandındaki  döviz kuru  sürekli olarak artış gösteriyor.   Döviz kurundaki artış maalesef ki  ülkemizin belini kıran en büyük sorun diye düşünüyorum. Şöyle  açıklayacak  olursak;  döviz  kurundaki  artış, dövizle  borçlanan üreticileri  oldukça kötü etkilemektedir. Dolayısıyla  döviz  borcunu kapatmak isteyen üreticiler  eğer  döviz  olarak elinde  mevcut  parası  bulunmuyorsa, ya dövizle borçlanmak zorunda  kalıyor yada  üzülerek  söylüyorum  ama işletmesine kilidi  vurup piyasadan çekilmek  zorunda kalıyor. Bununla birlikte tüketici  kısmı  da  üretici  kısmı kadar etkilenmektedir. Şöyle  örnek  verecek  olursak; ülkemiz  başta teknoloji  olmak üzere çoğu lüks malı  ithal etmektedir. Bu  ithal edilen malların  hemen hemen  hepsi döviz ile  alınmaktadır. Bu durumda  döviz  kuru yükseldiği  zaman, tüketiciler  satın aldıkları  mallara (ithal mallar)  daha  fazla  ücret ödemek zorunda  kalıyor ve tüketiciler bu durumdan  kötü  etkileniyor. 

Buraya  kadar döviz  kurundaki artıştan  hep  olumsuz  etkilenenleri ele aldım.  Bide döviz kurundan olumlu etkilenenler var.  Bunlar  "Çıkar  ve Rant  "  kollayanlar.  Peki, bunlar  nasıl oluyor  da günün kazananı  oluyor?    diye soracak  olursanız. Size şöyle kısaca anlatayım. Çıkar ve Rant kollayan  grubun  bir ülkenin  kritik organlarında kendisine çalışan adamları bulunur. Bu  önemli organlardan  birisi "Merkez Bankası" dır. Merkez Bankası'nda adamı olan Çıkarcı ve Rantçı grup dövizdeki kur artışından haberdar olur  ve kurda artış  yapılmasından hemen önce oldukça yüksek miktarlarda döviz satın alıp döviz  kurunda artış  yapılınca satın  aldığı dövizleri bozdurmaktadır. Böylece  yüklü  paralar kazanmaktadır.(Geçmişte bu durumdan  dolayı ülkemiz  oldukça fazla yıpranmıştır.) Döviz kuru ile  ilgili şahsi  görüşüm;  eğer  döviz kuru geçmişte  olduğu gibi belirli bir değerde sabitlenmesi yoluna  gidilirse belki biraz da olsa  piyasaya faydası olur.   Ama Güney  Kore  örneğini söylemeden  duramayacağım. Güney Kore  ile Kuzey Kore arasında yaşanan  savaştan sonra  Güney  Kore ekonomik  bakımdan oldukça zayıf  ve kötü durumdaydı. Ama nasıl  oldu  da Güney Kore,  şu  anda  dünyanın en iyi ekonomiye sahip ülkeleri  arasında yer alıyor.  Güney  Koreliler  savaştan sonra birbirlerine  ve ülkelerine öyle sımsıkı sarıldılar ki  dünyanın en iyi ekonomileri  arasına  girdiler. Savaştan sonra Güney Kore'de döviz sorunu yaşanmaktaydı.  Devletin  politikaları  ve insanların bu  politikalara olumlu tepkisi ile  başardılar. Devlet temel ihtiyaç ürünleri dışında  döviz  kullanımını yasakladı ve insanlar da bu duruma  oldukça  olumlu tepki verdiler.  Hatta  o dönemde yabancı tütünü  içen insanlar  toplum  tarafından hain olarak görülmekteydi. Ülkemizde de toplum olarak  böyle bir anlayış içerisine  girersek başaracağımıza inanıyorum. Yerli malı kullanımı teşvik edilmeli ve toplumumuza yerli malının  önemi aşılanmalı.
Devamını Oku..>