Son Yazılar

Haberler

DIŞSALLIK NEDİR ?

Admin Nisan 30, 2018 Yorum Yap



Dışsallık Nedir, Dışsallıklar
Bir malın üretiminin ve tüketiminin o malın satıcıları ve alıcıları dışındaki üçüncü kişilere bir maliyet yüklemesine veya bir yarar sağlamasına dışsallık (externalities) denilir. Gerçek hayatta hem bir malın üretimi hem bir malın tüketimi üçüncü kişilere bir maliyet yükleyebilir veya bir yarar sağlayabilir. 
Ayrıca üretimdeki ve tüketimdeki dışsallıklar, olumsuz-yararsız dışsallık ve olumlu-yararlı dışsallık biçiminde olabilir.
Üretimde olumsuz-yararsız dışsallığa örnek olarak, çimento üretirken hava kirliliğine yol açan ve dolayısıyla da çevredeki tüketicilere sağlık riski biçiminde bir maliyet yükleyen bir çimento üreticisinin durumu veya nehir kıyısında kurulu bir fabrikada boya üreticisinin durumu gösterilebilir. 
Üretimde olumlu-yararlı dışsallığa örnek olarak, bir malın üretimi üretimi üçüncü kişilerce bir maliyet yüklemek yerine bir yarar da sağlayabilir. Üretimde olumlu dışsallığın örnekleri arasında, bahçesinde elma yetiştiren bir çiftçinin bal üreticilerine sağladığı yaradan veya yüklü bir araştırma-geliştirme harcaması karşılığında yeni bir mal üreten bir üreticinin, bu icadı daha sonra kullanacak olan üreticilere sağladığı yarardan söz edilebilir.
Kaynak: Prof. Dr. Erdem M. Ünsal
Devamını Oku..>

DEVALÜASYON NEDİR ?

Admin Nisan 30, 2018 Yorum Yap

Devalüasyon Nedir, Türkiyede Devalüasyon

 

Kelime olarak değerini düşürme anlamına gelen devalüasyon, bir iktisat terimi olarak ülke parasının yabancı paralar karşısında değerinin düşürülmesini ifade eder. Piyasa mekanizmasının işleyişi sonunuda gayri iradi ve amaçlanmayan bir sonuç olarak değil, hükümetlerin bilinçli ve iradi kararlarının sonucu olarak gerçekleşir.


Devalüasyonda güdülen ana amaç, ödemeler dengesi açıklarının tamamen veya mümkün mertebe kapatılmasıdır. Ülke parasıyla ifade edilen iç fiyatları, yabancı para cinsinden ucuzlattığı için ihracatı arttırması, dış ülkelere ait mal ve hizmetleri ülke parası cinsinden pahalılaştırdığı için de ithalatı azaltması ve böylece dış ödemeler dengesini olumlu yönde etkilemesi beklenir. Fakat bu beklentinin gerçekleşmesi, devalüasyon zamanının ve oranının isabetle seçilmesi, dış ve iç malların ve hizmetlerin arz ve talep esnekliklerinin devalüasyon amacına uygun özellikler taşıması gerekir.

Devamını Oku..>

EKSİK REKABET PİYASASI NEDİR ?

Admin Nisan 29, 2018 Yorum Yap

Eksik Rekabet Piyasası, Eksik Rekabet Piyasaları Dengesi

Tam rekabet piyasası şartlarının kısmen veya tamamen işlemediği eksik rekabet piyasaları, gerçek hayatta ençok karşılaşılan piyasa türleridir. Tam rekabet ve Eksik rekabet piyasaları arasındaki ayrım, daha çok tam rekabet şartlarından en önemlisi olan çokluk şartına göre yapılmaktadır. Yani bir malın piyasasında fiyat, alıcı ve/veya satıcılardan biri veya birkaçı tarafından belirlenebiliyor veya değiştirilebiliyorsa, o piyasa eksik rekabet piyasasıdır.

Eksik Rekabet Piyasası Türleri
A.Tekel Piyasalar
Bir mal veya hizmet piyasasında alıcı ve/veya satıcılardan biri fiyatı belirleyebiliyor veya değiştirebiliyorsa, o piyasa tekel piyasasıdır. Tekel piyasaları da kendi içinde birkaç türe ayrılır. Bunlar monopol, monopson, zincirleme ve ikili tekel piyasalardır.

A.1.Monopol Piyasalar
Bir mal veya hizmetin piyasasında fiyatı bir tek satıcı belirleyebiliyorsa, bu piyasaya monopol veya tekel satıcı piyasası denir. Böyle bir durumda piyasada alıcılar, tek satıcının belirlediği fiyatı kabul etmek durumundadırlar. Buna örnek olarak, ülkemizde yakın zamana kadar uygulanan sigara ve alkollü içki satışları gösterilebilirdi.

A.2.Monopson Piyasası: Alıcı Tekeli
Bir malın piyasasında fiyatı veya satın alınacak miktarı alıcı belirliyor veya değiştirebiliyorsa, böyle piyasalara monopson piyasalar denir. Bu piyasalara da örnek olarak ülkemizde Toprak Mahsulleri Ofisi’ni haşhaş kabuğunun tek alcısı olduğu durum gösterilebilir.

A.3.İkil Tekel ve İki Yanlı (Zincirleme)
Bir malın piyasasında bir firma hem tek alıcı hem de tek satıcı konumu kazanırsa buna, iki yanlı veya zincirleme tekel denir. Böyle bir durumla pek karşılaşılmamakla beraber bir firmanın belirli bir hammadde veya yarı mamul malın tek alıcısı olup, bu girdileri kullanarak ürettiği malın tek satıcısı olması durumu gösterilebilir.

A.4.Tekelci Rekabet Piyasaları
Bazı mal ve hizmet piyasalarında tam rekabet şartlarından çokluk şartının varlığına rağmen akışkanlık ve özellikle homojenlik şartı, kısmen veya tamamen gerçekleşmeyebilir veya bazı firmalar çeşitli önlem veya uygulamalarla bu iki şartı kendi çıkarlarına göre değiştirebilirler. Bu önlem ve uygulamalara yoğun reklam uygulamaları, müşteriler edinerek onlara farklı davranmaları gibi uygulamalar gösterilebilir.
Böyle durumlarda satıcı firmalar, kendi öz veya özel bir müşteri grubu oluşturmayı başararak, o müşteriler karşısında tek satıcı gibi karar verebilirler. Böylece bu tür piyasalar, hem tam rekabet hem de monopol özelliklerine birlikte sahip olabilirler. Bu nedenle bu tür piyasalara tekelci rekabet piyasaları denir.


Diğer Eksik Rekabet Piyasaları

Oligopol Piyasalar
Bir mal veya hizmetin piyasasında satıcılar az;  alıcılar çok sayıda ise, bu tür piyasalara oligopol denir. Ancak burada az sözcüğü ile çok sözcüğünün anlamlarının sayıyla ilgili olmadığı unutulmamalıdır. Satıcıların az olması, bunlardan birinin veya birkaçının, duruma göre fiyatı belirleyebilmeleri veya değiştirebilmeleri imkanlarına sahip olduklarını ifade eder. Çok sözcüğü ise, bu şekilde belirlenen fiyatı alıcıların kabul etmek durumunda olduklarını ifade eder.

Oligopson Piyasalar
Bir mal veya hizmetin piyasasında alıcı az; satıcı çok ise; yani alıcılar fiyatı belirleyebiliyor ve satıcılar da bu fiyatı kabul etmek durumunda kalıyorlarsa, böyle piyasalara oligopson piyasalar denir.

Düopol – Düopson Piyasalar
Daha çok teorik olan bir eksik rekabet türü de, düopol piyasalardır. Kısaca bir malın satıcısı iki, alıcısı çoksa, böyle piyasaya düopol denir. Düopolde iki satıcı arasında, piyasayı iki eşit parçaya bölünceye kadar kıran kırana bir fiyat rekabeti ortaya çıkar. Nihayet piyasa öyle bir dengeye ulaşır ki iki satıcı firma bu dengeyi, yani oluşan fiyat ve miktarları, değiştiremezler.


Kaynak: Prof. Dr. Şehabettin Yiğitbaşı, Doç. Dr. N. Ata Atabey – Selçuk Üniversitesi
Devamını Oku..>

DEFLASYON NEDİR ?

Admin Nisan 29, 2018 Yorum Yap


Deflasyon Nedir, Türkiye'de Deflasyon

Deflâsyonun kelimesi latince “flatus” kökünden türetilmiş olup, nefes verme, hava kaçırma, sönükleşme gibi anlamlara gelir. İktisadi anlamda ise, iktisadi faaliyetlerin canlılığını kaybetmesi ve sönük bir devreye girmesi demektir. O halde enflasyon ve deflasyon anlamları zıt kavramlardır. Enflasyon ve deflasyon olaylarının da gerek sebepleri, gerek belirtileri, gerekse sonuç ve etkileri itibariyle zıt iktisadi olaylar olduğu söylenebilir. Yalnız bu zıtlığın, tam simetrik anlamda bir zıtlık olmadığını belirtmeliyiz.

Deflasyon bir iktisadi istikrarsızlık halidir ve sebebi de talep yetersizliğidir. Başka bir ifadeyle enflasyondaki sebep, burada adeta tersine çevrilmiştir. Yani bu defa toplam arz, toplam talebi aşmakta ve toplam talep, toplam arz karşısında yetersiz kalmaktadır.


Toplam talebin toplam arz karşısında yetersiz kalması demek, ekonomideki toplam harcamaların mevcut mal ve hizmetlerin tamamını satın almaya yetmemesi demektir. Bu sebeple üretilen mal ve hizmetlerin bir kısmı alıcı bulmaz olur. Bu sonuç üretici ve satıcıların rekabetine ve giderek fiyatların düşmesine sebep olur. Mal ve hizmetlerin bir kısmının satılamaması ve fiyatların düşmesi, karların azalması demektir. Üretici ve satıcıların bu duruma ilk tepkisi mal stoklamasına gitmek, daha sonraki tepkisi ise üretimi kısmak şeklinde ortaya çıkar. Üretimin kısılması, istihdamın kısılması ve işsizliğin artması demektir. 

Devamını Oku..>

ENFLASYONUN ETKİLERİ NELERDİR ?

Admin Nisan 28, 2018 Yorum Yap


Enflasyonun Etkileri, Enflasyon Etkisi
Ekonomi bir enflasyon içine girince, ekonomide istihdam ve genel fiyatlar düzeyi yükselmekte, girişimcilerin karları artmakta, tasarruf hacmi, ticaret ve ödemeler dengesi ve ekonomik kaynakların kullanışı olumsuz yönde etkilenmektedir. 

a-Enflasyon ve Gelir Dağılımı Etkileri
Gelir dağılımı enflasyonla bozulur. Bu bozulma başta sabit gelirler ile gelirleri işgücünden gelen toplum kesimlerinin (işçiler, memurlar ve emekliler v.b.) zararına, gelirleri rant ve karlara dayanan toplum kesimlerinin ise yararınadır. Enflasyon zengini daha güçlü fakiri daha fakir hale getirir: orta sınıf küçülür ve yok olur, sosyal sınıflar arasında denge kalmaz. Bu sınıflar arasında gerginlik artar. 
b-Enflasyon ve Tasarruf Oranı Etkisi
Enflasyon fiyat mekanizmasını bozduğundan, ekonomide akılcı çözüme varan değerleri alt üst eder. Tasarruf, karın çok olduğu yerlerden vurgunculuğun (spekülasyon) bololduğu alanlara kayar. Sanayi yatırımları değil arsa ve taşınmaz mallar prim kazanır. Faİz oranları paranın değer kaybını karşılamadığından tasarruf azalır. Tasarrufun azalışı fiziksel yatırımın azalışı demektir. Tüketirnin artması demektir. Bu ise talebi kamçılayacağından tekrar fiyatların yükselmesine yol açar.

c-Enflasyon ve Dış Ticaret 
Enflasyon dış ticaret yönünden de olumsuz etkilere yol açar. Enflasyon olan ülkede, enflasyon oranı daha düşük olan ülkelerle olan dış ticaret dengesi bozulur. Bu bozulma kısa zamanda ekonomik yapıya yönelir. ithal mallarının fiyatlarının değişmemesi ve içerde fiyatların yükselişi ithalata spekülatif karlara yol açtığı ve ithalata özendirdiği halde, ihraç mallarının fiyatları yabancılara pahalı geldiğinden ihracatta tıkanıklar ve güçlükler doğmaya başlar. 
Ayni nedenlerle dış ülkelerden gelen turistlerde azalma, buna karşılık yabancı ülkelere gitmek isteyenlerde çoğalma görülür. Böylece daha sonraları ithalat güçlüklerinin de fazlalaşmasıyla, sermaye mallarının sağlanması zorlaşır ve yatırımlarda baltalanmış olur. Bu sorunları çözümlernek içinde devalüasyona başvurulur veya ithalatı daraltıcı önlemler alınır. 

d-Enflasyon ve Kaynakların Kullanımı 
Enflasyon kaynakların kullanımı üzerindeki olumsuz etkilerini yalnız tüketim harcamalarının artması şeklinde göstermez. Böyle dönemlerde, döviz fiyatları da yükselir ve donanım malları ithalatı güçleşir. Ayrıca yatırımların gerektirdiği verimlilik ve maliyet hesapları kesinlikle saptanamaz. Böyle olunca, yatırımlar makine ve donanım alanlarına değil, (inşaat gibi) yönelir. Böylece sermaye-hasıla katsayısı yükselir (Ulusal Gelirde bir birimlik artış, kaç birimlik satış yapmakla sağlanır). Çünkü sanayi yatırımları üretime geçmek için uzun bir süre alırlar. Bu süre içinde geleceğin ne olacağı belli değildir, iş alanlarına güvensizlik ve dengesizlik egemendir. çünkü, yatırımcılar hammadde ve yedek parça sağlayıp sağlayamayacaklarını bilemezler. Bu da yatırımcıların yatırım cesaretini kırar ve kalkınma için yararlı ve zorlu olan alanlardan kaçmalarına neden olur. Ekonomi normal düzene geçişte dönemi sorunlarıyla karşılaşır.

Devamını Oku..>

ENFLASYON NEDİR ?

Admin Nisan 28, 2018 1 Yorum



Enflasyon Nedir ?


Enflasyon, fiyatlar genel seviyesinde sürekli ve hissedilir yükselme eğilimidir. Genel fiyat seviyesinin yüksek olması veya bir defalık yükselmesi enflasyon değildir. Enflasyon, genel fiyat düzeyinin sürekli ve hissedilir ölçüde yükselmesi şeklinde ifade edildiği gibi, para değerinin düşmesi veya paranın değer kaybetmesi olarak da ifade edilir. Enflasyonun sonuçları göz önünde tutularak yapılan bu tarif, enflasyon olayının parayla olan bağlantısını da açığa vurmaktadır. Zira fiyatlar mal ve hizmetlerin piyasa değerlerinin para ile ifadesidir. Fiyatların yükselmesi demek, aynı mal ve hizmet miktarı için, eskiye oranla daha fazla para ödenmesinin gerekmesi demektir.Enflasyonu sebeplerine görede tarif etmek mümkündür. Bu taktirde enflasyon, kısaca, toplam harcamalar ile ihracatın toplamından oluşan toplam talebin, bir ekonominin belirli bir döneminde ürettiği ve ithal ettiği mal ve hizmetlerin toplam miktarını ifade eden toplam arzı aşması şeklinde tarif edilebilir. Enflasyonist ortamda mal birimi başına ödenen para miktarı arttığına göre, yani genel fiyat seviyesi yükseldiğine göre, paranın değeri düşer. Enflasyonda sadece mutlak fiyat seviyesi yükselmez, aynı zamanda nispi fiyatlar da değişir.

Devamını Oku..>

2010-2017 YILLARI ARASI GSYİH MİKTARI ANALİZİ

Admin Nisan 27, 2018 Yorum Yap
Ülkemizin GSYİH rakamları  7 yıl içerisinde oldukça iyi  bir durum sergilemiştir.  2015 yılında  ani bir  düşüş  gerçekleşmiş  ancak  2016 yılında  son 7  yılın en büyük rakamlarına ulaşmıştır. 2017  yılında 2016  yılına göre gerçekleşen düşüşün  Döviz Kurundaki artıştan  kaynaklandığını düşünüyorum.
Ülkemizde  yaşanan teknolojik gelişmelerin ve dışa  bağımlılığın bir nebze de olsa azalması  ilerleyen  10-20 yıl içerisinde GSYİH  rakamlarında büyük  oranda artışlara  önemli  oranda  etkisi  olacağını düşünüyorum.
Devamını Oku..>

2010-2017 YILLARI ARASI KİŞİ BAŞINA DÜŞEN GELİR ANALİZİ

Admin Nisan 26, 2018 Yorum Yap
Grafikte  verilen verilere göre 2010 yılı ile  2013 yılları arasında  kişi başına düşen  gelir rakamları artış  göstermiş. Ancak grafiğin  son 4 yılında  biraz fakirleştiğimiz görülüyor. Bu durumda  döviz  kurunun biraz da olsa  etkisinin  olduğunu düşünüyorum.   
Ülkemizde istihdam  politikalarının  geliştirilmesi ve  katma  değeri yüksek  olan  ürünlerin üretim alanında yapılan teşvikler ve  ar-ge  çalışmaları hem GSYİH rakamlarında hem de Kişi  Başına Düşen Gelir rakamlarında  önemli  oranda bir artışa yol açacağını düşünüyorum.
Devamını Oku..>

2010-2017 ARASI İŞSİZLİK ORANI ANALİZİ

Admin Nisan 25, 2018 Yorum Yap
       İşsizlik  oranları 2010 yılından 2013 yılına kadar  artış  göstermiş. 2016 yılında son 7 yılın en  yüksek oranına ulaşmış durumda.  2017 yılında  2016 yılına göre %1,5  gibi  bir düşüş gerçekleşmiş.  2018 yılında işsizliğin biraz  daha  düşeceğini düşünüyorum.                   
 Şimdi  işsizliğin  sebeplerine  biraz  değinelim. İşsizliğin  sebepleri:

 1-Ekonomik  Krizler 
1929 yılında yaşanan Büyük  Buhrandan  sonra dünya  genelinde büyük bir işsizlik oranı oluşmuştur. Türkiye'de de belirli dönemlerde  ekonomik krizler yaşanmıştır. 2000 yılı ve 2008 yılında  yaşanan  krizler  işsizlik  oranlarına etki etmiştir.

2-Teknolojinin  Gelişmesiyle  İşgücünün  Yerini  Teknolojinin  Alması 
Teknolojik gelişmelerden dolayı  ortaya çıkan işsizliği normal  olarak karşılıyorum. Ancak gerçekleşen  teknolojik gelişmeler  sürekli işsizliğe  sebep  olacak diye  bir durum söz konusu olamaz.  Yani Teknolojik gelişmelerden kaynaklanan işsizliği önlemek  için istihdam  politikaları  geliştirilirse işsizlik diye bir durumun  söz konusu olacağını sanmıyorum. Ülkemizde bu  durum  tarım  alanında oldukça fazla yaşanmaktadır. Buna yönelik  çalışmaların  yapılması ülke  ekonomisi açısından  büyük  önem taşımaktadır.

3-Nüfus  Artışı
Nüfus  artışı işsizliğe sebep olan  temel unsurlardan biridir. Ülkemizde  özellikle Doğu Bölgesinde ve kırsal  bölgelerde nüfus artışı oldukça yüksektir.  Bu nüfus artışından dolayı ortaya  çıkan  işsizliği  önlemek  için,  Doğu  Bölgelerimizdeki illeri yatırım teşvik programına alarak işsizliği önemli  ölçüde  düşürebiliriz.  Şu anda ülkemizde zaten teşvik programı Doğu Bölgesi ağırlıklı olarak oluşturuluyor.  Bu  durum ilerleyen dönemde ülke ekonomisine oldukça olumlu katkıda bulunacaktır diye düşünüyorum.

4-Yanlış  İstihdam  Politikasının  Uygulanması
Ülkemizde yaşanan  en büyük sorun bu olsa gerek diye  düşünüyorum.  Şöyle açıklayacak olursak;  ülkemizde belirli bir işi, o işte  uzman olan  kişilere değil de, o iş  ile alakası  olmayan ve  o  işten anlamayan kişilere bırakılması gibi  kötü bir  sistem  var.      Bu durumun  önlenmesi ve çözülmesi için  öncelikle eğitim sisteminde köklü değişiklikler yapılması gerektiğini  düşünüyorum. Bu değişiklikler yavaş  yavaş başlamış durumda  ancak bu  değişikliklerin hızlandırılması gerekiyor diye düşünüyorum.              Son olarak şunu belirtmek istiyorum;  ülkemizde başta üniversiteler olmak üzere, eğitim kurumlarında  verilen  eğitimin yetersiz ve başarısız olduğunu düşünüyorum. Ayrıca ülkemizde üniversitelerin bazı bölümlerinin  tamamen kapatılmaksızın kontenjanlarının düşürülmesi  gerektiğini  düşünüyorum.          *Ziraat Fakültesi, İİBF gibi fakültelerin bazı bölümleri (Bir İ.İ.B.F.’li olarak İ.İ.B.F.'  de şart olduğunu düşünüyorum.)  vs.

5-Özelleştirme  Yapılması 
Ülkemizin şu  anda  güncel  konusu olan "Özelleştirme"  mevzusu oldukça karışık bir durumdur. Özelleştirme işlemleri doğru yönlendirilirse  ekonomiye oldukça  olumlu getirisi olur ancak yanlış yönlendirilirse ülkede çok büyük  sorunlara yol açabilir. Mesela  zamanında  ülkemizde  devletin elinde olan TEKEL firması 2000 yılından sonra özelleştirilmesi  işlemlerine başlandı ve  nihayetinde özelleştirildi. Devlet  TEKEL firmasının özelleştirilmesi sırasında  işsiz  kalan işçileri devletin  farklı kurumlarında istihdam  ederek bu  durumu bir nebze de  olsa bertaraf  etmiştir.  Bu da  özelleştirmenin olumlu sonuçlanmasına katkıda bulunmaktadır.

 Şeker  Fabrikaları  ile  ilgili  şahsi  görüşüm 
AB ülkeleri ve ABD'ye bakacak olursak  hemen hemen  bütün  ekonomik faaliyetleri devletin  kontrolünde  olmak şartıyla  özel sektör üstlenmektedir.  Bende  Şeker Fabrikalarının  tamamının özelleştirilmesi  taraftarıyım. Ancak  bu fabrikalarının hepsinin aynı zaman zarfında  özelleştirilmemesi gerektiğini  düşünüyorum. Yani  bazı  Şeker Fabrikalarının  özelleştirilmesinin geciktirilmesi gerekiyor  diye  düşünüyorum.   İşsizlik  Oranları  ile  ilgili  son  cümlelerim Ülkemizin büyüme  oranları  son yıllarda  pozitif bir duruş sergiliyor. Ancak “Enflasyon Oranlarının” normal  seviyelerden  çok  yüksek çıkması istihdam  politikalarını  oldukça olumsuz  etkiliyor. Bu  yüzden  ülkemizde  ne kadar  yüksek büyüme oranı çıkarsa çıksın “Enflasyon Oranını”  düşüremezsek maalesef ki ekonomimize  önemli  boyutta etki edeceğini düşünmüyorum.

Devamını Oku..>

2010-2017 YILLARI ARASI DIŞ TİCARET AÇIĞI ANALİZİ

Admin Nisan 24, 2018 Yorum Yap
Dış ticaret açığı 2017 yılı  seviyesi  2010  yılı seviyesine  geri dönmüştür. Grafikte görüldüğü gibi dış  ticaret açığı 2016 yılında son 7  yılın  en düşük seviyesi olmuştur. Dış ticaret açığının  yüksek olması cari açığı yükseltmektedir.  Katma değeri yüksek ürünlerin üretilip ihraç edilmesi dış ticaret  açığını  düşürecektir  diye düşünüyorum.
Devamını Oku..>

2010-2017 YILLARI ARASI CARİ AÇIK ANALİZİ

Admin Nisan 24, 2018 Yorum Yap


Cari  açık; bir  ülkenin ithal ettiği malların  ihraç ettiği mallardan  fazla olması durumudur.
2011 yılı cari  açık rakamları  son  7  yılda  en  yüksek rakamlara  ulaşmış  durumda.                    2017 de cari  açık rakamları yükselişe geçmiş görünüyor.
Şahsi  görüşüm 2018 yılında cari açık  rakamlarının 45 milyar dolar seviyesini zorlayacağını  düşünüyorum.
Dış ticaret açığı ve döviz  kurundaki artışlar cari açığı en çok  etkileyen etkenlerdir. Bir ülkede  cari açığı düşürmek için katma değeri yüksek mallar üretmek gerekir. Ülkemizin dışa  bağımlılığı  maalesef  ki biraz yüksek. Ama dışa  bağımlılığı azaltmak  için oldukça  sıkı bir çaba  sergiliyoruz. Gerçekleşen teknolojik gelişmeler geleceğe umutlu bakmamızı sağlıyor.  Eğer bu  gelişmeler  duraksamadan  devam  ederse  ilerleyen 10  yıl ve 20 yıl  içerisinde  dünyanın gelişmiş ülkeleri arasında  yerimizi alacağımızdan hiç şüphem  yok.   Her zaman dile getirdiğim şu öneriyi tekrar belirtmek istiyorum.
"Bir  ülkeyi  gelişmiş ülkeler  arasında görmek  istiyorsanız,  öncelikle  o  ülkede yaşayan insanlara  kendi ürettikleri ürünleri sevdirmekle başlamalısınız."(Kişisel  görüşümdür.)
Devamını Oku..>

2010-2017 YILLARI ARASI ENFLASYON ORANLARI ANALİZİ

Admin Nisan 23, 2018 1 Yorum

Yukarıda oluşturduğum tabloda  görüldüğü  gibi,  enflasyon  oranları birbirini  takip  eden yılların çoğunda  genellikle yükseliş  göstermiş.  2012 yılından itibaren yavaş yavaş artışlar başlamıştır.  2010 yılı  enflasyon  oranı 7 yıl  içerisinde  neredeyse  2 katına çıkmış. Bu durum gerçekten  çok sıkıntılı  bir durum. Enflasyon oranlarının yükselmesine iki  durum sebep olur.                            Bunlar :                                                                                (1) Toplam talep, toplam arzdan fazlaysa  fiyatlar yükselir.                                         
(2) Üretim maliyetleri  artıyorsa fiyatlar yükselir.      Bu iki durumun oluşmasında en  büyük  sebeplerden  biri olarak "Döviz Kurundaki Artış" diye düşünüyorum.  Çünkü  dövizdeki artış "Üretim Maliyetlerini"  oldukça yükseltmektedir. Dolayısıyla  bu durum mal ve hizmetlerin fiyatlarında  artışa  sebep oluyor ve enflasyon  yükseliyor. Enflasyonla  mücadelede doğru  politikalar bulunup uygulanırsa birkaç yıl içinde bu oranın  deflate edilip  normal seviyelere getirileceğini düşünüyorum. Ama  enflasyondaki oranının en  az bir yıl  daha yüksek  oranda  seyredeceğini  düşünüyorum
Devamını Oku..>

2010-2017 YILLARI ARASI DÖVİZ KURU ANALİZİ

Admin Nisan 22, 2018 Yorum Yap

Yukarıda oluşturduğum grafikte görüldüğü gibi  $ bandındaki  döviz kuru  sürekli olarak artış gösteriyor.   Döviz kurundaki artış maalesef ki  ülkemizin belini kıran en büyük sorun diye düşünüyorum. Şöyle  açıklayacak  olursak;  döviz  kurundaki  artış, dövizle  borçlanan üreticileri  oldukça kötü etkilemektedir. Dolayısıyla  döviz  borcunu kapatmak isteyen üreticiler  eğer  döviz  olarak elinde  mevcut  parası  bulunmuyorsa, ya dövizle borçlanmak zorunda  kalıyor yada  üzülerek  söylüyorum  ama işletmesine kilidi  vurup piyasadan çekilmek  zorunda kalıyor. Bununla birlikte tüketici  kısmı  da  üretici  kısmı kadar etkilenmektedir. Şöyle  örnek  verecek  olursak; ülkemiz  başta teknoloji  olmak üzere çoğu lüks malı  ithal etmektedir. Bu  ithal edilen malların  hemen hemen  hepsi döviz ile  alınmaktadır. Bu durumda  döviz  kuru yükseldiği  zaman, tüketiciler  satın aldıkları  mallara (ithal mallar)  daha  fazla  ücret ödemek zorunda  kalıyor ve tüketiciler bu durumdan  kötü  etkileniyor. 

Buraya  kadar döviz  kurundaki artıştan  hep  olumsuz  etkilenenleri ele aldım.  Bide döviz kurundan olumlu etkilenenler var.  Bunlar  "Çıkar  ve Rant  "  kollayanlar.  Peki, bunlar  nasıl oluyor  da günün kazananı  oluyor?    diye soracak  olursanız. Size şöyle kısaca anlatayım. Çıkar ve Rant kollayan  grubun  bir ülkenin  kritik organlarında kendisine çalışan adamları bulunur. Bu  önemli organlardan  birisi "Merkez Bankası" dır. Merkez Bankası'nda adamı olan Çıkarcı ve Rantçı grup dövizdeki kur artışından haberdar olur  ve kurda artış  yapılmasından hemen önce oldukça yüksek miktarlarda döviz satın alıp döviz  kurunda artış  yapılınca satın  aldığı dövizleri bozdurmaktadır. Böylece  yüklü  paralar kazanmaktadır.(Geçmişte bu durumdan  dolayı ülkemiz  oldukça fazla yıpranmıştır.) Döviz kuru ile  ilgili şahsi  görüşüm;  eğer  döviz kuru geçmişte  olduğu gibi belirli bir değerde sabitlenmesi yoluna  gidilirse belki biraz da olsa  piyasaya faydası olur.   Ama Güney  Kore  örneğini söylemeden  duramayacağım. Güney Kore  ile Kuzey Kore arasında yaşanan  savaştan sonra  Güney  Kore ekonomik  bakımdan oldukça zayıf  ve kötü durumdaydı. Ama nasıl  oldu  da Güney Kore,  şu  anda  dünyanın en iyi ekonomiye sahip ülkeleri  arasında yer alıyor.  Güney  Koreliler  savaştan sonra birbirlerine  ve ülkelerine öyle sımsıkı sarıldılar ki  dünyanın en iyi ekonomileri  arasına  girdiler. Savaştan sonra Güney Kore'de döviz sorunu yaşanmaktaydı.  Devletin  politikaları  ve insanların bu  politikalara olumlu tepkisi ile  başardılar. Devlet temel ihtiyaç ürünleri dışında  döviz  kullanımını yasakladı ve insanlar da bu duruma  oldukça  olumlu tepki verdiler.  Hatta  o dönemde yabancı tütünü  içen insanlar  toplum  tarafından hain olarak görülmekteydi. Ülkemizde de toplum olarak  böyle bir anlayış içerisine  girersek başaracağımıza inanıyorum. Yerli malı kullanımı teşvik edilmeli ve toplumumuza yerli malının  önemi aşılanmalı.
Devamını Oku..>